KÜREK
MAHKÛMU♂
Güzeldi o♀. Çok güzel.
O♂ olanca benliğiyle öylesine ölesiye
vurgundu ki ona♀, şaşar kalır ve ardından siz de aynı şaşılası derecede ona♀
vurulurdunuz. Onun♀ o kısacık, dalgalı, kömür karası saçları ve süzüm süzüm iri
kestane gözlerinin tarifsiz güzelliği, inanılır gibi değildi. Dünyaya böylesine
farklı olan muhteşem bir güzellik, bugüne değin ayak basmadığı gibi, bundan
sonrasında da benzeri bir olasılığı asla olmayacaktı. Kaçamak türden her işveli
bakışı; zirveleri karlarla kaplı sarp dağları deliyor, öncesinde Afrika
ormanlarında ve çöllerinde dolanıyor, bir çırpıda dünyanın dört bir yanında
seyr-i sefer eyliyordu. Bu can alıcı bakışların ardından öyle bir an geliyordu
ki; bir anda munis buselerinizi, onun♀ kirpiklerine tek tek kondurmamak için
kendi kendinize debelenip duruyor olurdunuz. Hayalle düş arası okşama çabası
içinde olduğunuz bakışları gelip; sizin ikircikli ürkek bakışlarınıza
kenetleniyordu. Onunla♀ bir tek mevsim yaşanırdı, o da bahardı.
Güzeldi O♀. Çok güzel.
Onu♂ için bir dua niteliğinde olan sevgilinin,
o bahar gülümsemesi; yaşadığımız gezegenin dört bir yanında bütün insanlar ve
diğer canlılar tarafından bir anda fark edilip görülebiliyordu. Gamzelerindeki
o anlatımı mümkün olmayan tatlı çukurluklara, insanlar parmaklarının ucuyla
dokunabilmek için benliklerinden, varlıklarından ve dünyalarından göz açıp
kapayıncaya değin vazgeçebilirlerdi.
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Onun♀ tek bir kelime olsun telaffuz
etmek üzere biçimli kor dudaklarının her aralanmasında, kar beyazı küçük bir
inci gerdanlığı andıran dişlerinin arasından süzülen kadife yumuşaklığındaki
sözcükler; şerbet ve bal damlaları olup bulunduğu ortama kır çiçekli hoş kokulu
bir hava olup yayılıyordu. Cennet diye tasavvur edilen yer, o an bu dehşetli
tadıyla sözcüklerin duyulduğu mekândı. Tarifsiz güzellikte bir hoşluk ve
alabildiğine bir büyülenmeyle derdest edilip esir kılınıyordunuz. Ve esaretin
tadına doyum olmuyordu.
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Ellerinize, kollarınıza bir daha asla
açılmamak üzere üst üste kelepçeler ve paslı prangalar varsın vurulsundu.
Özgürlük denilen ve bu durumda gölgede kalan değer biçilemeyen muhteşemlik
varsın olmasındı. Ömür boyu kürek mahkûmu olunmalı, onu♀ esaretinde yelkenler
fora edilmeliydi. Zümrüt yeşillikler arasındaki bu kuytuluklardaki huzur
koyunda; yüreğinizde kımıl kımıl pırpırlar, karnınızda rengârenk kelebekler
uçuşsun, başınız sermest olsun, ciğerlerinize çekeceğiniz mis rayiha ile bütün
yaşamınız boyunca burada demir atmış olarak, mutlu ve mesut yaşayayım derdiniz.
Asude bir yaşantıya doğru kulaç atarsınız!
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Belalı başınızda taşıdığınız kor alevli
harelerle; ona♀ hitaben ağzınızdan çıkacak olan bir “merhaba” sözcüğü dahi bir
başka olmalı. İçinde bulunduğunuz serçe ürpertisiyle, yüreğinizin en
derininden, olabildiğince diplerinden süzüm süzüm süzülmeli, bin bir imbikten
geçirilerek bin bir defa damıtılmalı, şeker ve bal katımıyla iletilmeli ona♀.
Başkaca da olasılığı yoktu bunun. Kızgın bir yağ misali damla damla eriyerek,
şaşkınlıklar içinde kaybettiğiniz kendinizi, tekrar bulmak maksatlı
katılmalıydınız ona♀. Zemheride kalmışçasına bir tir tir titremeyle, onun♀ gül
dudaklarının arasından çıkacak bir sözcüğü beklemeye koyulmalısınız. Şehrinizin tam orta yerinde,
köşelerden birinde sımsıkı ve sımsıcak olanca gücünüzle sarılmalısınız karınca
belinden onun♀.
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Dünyanın
binlerce ton yakut, zümrüt, elmas, pırlanta ve diğer değerli taşları bir
köşeciğe üst üste istiflense; onun♀ gözlerindeki bir anlık parıltının yanında
oldukça sönük kalırdı.
Güller, sümbüller, laleler,
menekşeler, papatyalar, çiğdemler, yaseminler, leylaklar, karanfiller ve
orkideler onun♀ karşısında el pençe, tozpembe mahcuptular.
Şiirler, öyküler, romanlar onun♀ için
kaleme alınmalıydı. Şarkılar, türküler, konçertolar ve melodiler onun♀
anlatmalıydı. Davullar, kemanlar, sazlar, utlar, tamburlar, çellolar, arplar
ona♀ olan sevdayı dile getirmeliydi.
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Var olan ömrünüz bu güzelliğe
bakmakla geçsindi. Dünyayı içten üstünüze sürgüleyip, salt ona♀ baktığınız
zaman boyunca edineceğiniz kucaklar dolusu sevapla, Tanrının en sevilen kulu
olur, cennetteki yerinizi kolaylıkla garantileyebilirdiniz.
Her an kolunuzu o kuğu boynuna
dolamak, mümkün olduğu kadar hep yanında-yöresine olmak, gözlerinin
derinliklerinde kaybolmak ve o baştan çıkaran sıcaklığını kendi sıcaklığınıza
katmak isterdiniz. Var olan onca derdinize – sıkıntınıza devaydı o♀.
Tasalarınızın yok oluşuydu O♀.
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Bir ömür boyu yüzü yüzünüzde, gözleri
gözlerinizde, nefesi kulağınızın dibinde, sizinle haşır neşir bir halde başı
göğsünüzde kalakalsın isterdiniz, lakin kalmazdı. Gözlerinde çekincelerle
yüreğinizi kucaklayacak bir hoşluk arardınız. Gözlerini hışımla çevirirdi.
Gözlerinin derinliklerinde var gücünüzle kürek çekmek isterdiniz belki de,
kürekleriniz kırılırdı. Olduğunuz yerde, dalgaların, fırtınaların arasında
kalakalırdınız.
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Onunla♀ su ve toprağın birbirlerine
olan yakınlığı kadar yakın olmak istersiniz. Ama payınıza O♀ şiirsel güzelliğe
hayli mesafeli düşmek düşer. Yüreğinizde devasa bir burukluk dallanıp
budaklanır, inim inim barındırdığınız kırık fay hatları apansız yeniden
harekete geçerler. Sevmek ki elbette bir insanın ulaşabileceği en üst merhale,
oysa böylesi bir yükseltide de, onun♀ olabildiğince uzağında onsuz♂, hem de
biçare kalakalırsınız. Kalbinizi yalayıp geçen, titreten bir hüzün dalgasıyla
yek başınıza dolanır, durursunuz.
Güzeldi o♀. Çok güzel.
Amsterdam, 12
Ekim 2017