26 Eylül 2013 Perşembe

LEYLIM LEYLIM


LEYLIM LEYLIM

"Uy havar!.... Oy sevmişem ben seni" sesi derin kuyulardan gelir gibidir. Yüreği kor şişlerle dağlanmışçasına, sevdiğine, aynen böyle haykırmıştı Ahmet Arif. İniltili haykırışından da anlaşılacağı gibi, sevmek ki tarifi olmayan bir sevmek. Günümüze kadar bunu kime haykırdığını, kimin "hasretinden prangalar eskittiğini", kimi "anlatamadığını" hep merak etmiştim. 23 Eylül' de çıkan Leylim Leylim adlı Ahmet Arif' in, gözleri "yangın mavisi" olan Leyla Erbil' e 1954-59 yılları arasında yazdığı mektupları içeren kitap çıktı ve bu merakımızı gidermiş oldu. Kim bilir uzaklarda kalmaya devam eden ben, bu kitabı ne kadar zaman sonra elime alıp koklayacağım, oyuncağı ile yatan küçük bir çocuk misali, edindiğimde kitap ile belki yatacak kadar abartmayacağım, ama uzun uzadıya bir sevgili gibi okşayacağım kesin ve öpmemeye çalışacağım, her ne kadar bu konuda emin olmasam da.
Bu güzelim ve belki de dünyanın en güzel sözcükleri ile anlatılan, alabildiğine insani olan aşktan çok derin etkilendim. Şiirler gençliğimizin baş döndüren dizeleriydi. Ve onlarca yıl sonra, şiirler kadar güzellikteki aşkın tarafları olan insanların kimliklerini öğrenince, geçliğimizde dilimize pelesenk olan sözcükler, daha bir büyüleyici hal aldı. Gönül rahatlığı ile, kendi kendime tam yerini bulmuş desem de, sanki platonik bir aşk olduğu kanısı ile biraz da içim burkulmadı, yüreğinin yükü duygu olan şaire acımadı değil.
1995 yapımı, baş rollerini Clint Eastwood ve Marly Streep gibi büyük sanatçıların paylaştığı "The Bridge of Madison Country" (Türkçesi-Yasak ilişki) hafızalardan silinmeyen aşk filmini izleyenler, tabir yerinde ise tam bir "deja vu" yaşayacaklardır. Geriye kalan, çok büyük bir aşkı tepeden tırnağa hücrelerine kadar yaşayanların iki insanın hayata veda etmelerinin ardından, bu ilişkide de gün ışığına çıkan mektuplar olacaktır. The Bridge of Madison Country filminin karelerini gözlerinizin önünde yavaşça kaydırıp, Clint Eastwood' un yerine Ahmet Arif ve gizemli bir güzelliği olan Marly Streep' in yerine de aynı güzelliği aratmayacak Leyla Erbil'i itina ile yerleştirdiğinizde, değişen pek bir durum olmayacaktır.
"Gitmek,
Gözlerinde gitmek sürgüne.
Yatmak,
Gözlerinde yatmak zindanı
Gözlerin hani?"
Bin bir çeşit narin çiçeğin burcu burcu koktuğu Mezopotamya' nın Kırlarından-dağlarından, şehirlere bağıra bağıra şiirler yazan dünyanın en büyük şairlerinden biri (bence) olan Ahmet Arif, Mecnun olup, "Kulluğumla ellerini, gözlerini öperim" dediği, Sevgili Canım-Zalim Leyla diye hitap ettği, (ki, kanımca ancak Ahmet Arif böyle seslenir) gönlünü kaptırdığı, kör kütük aşık olduğu şehirdeki büyük yazar, güzeller güzeli Leyla Erbil' e, her mektubunda muhteşem girizgahlarla, salt kendi lugatında yer alan, bal tadında-damıtılmış nice bakir sözcükle daha neler neler yazmıştır. O' nu bu denli ölümsüz ve ünik şiirler yazmasına neden olan aşkını, insanın okuduğunda mest olacağı, hayranlık bıraktıracak hangi harikulade cümleler ile dile getirmeye çalışmıştır. Doğrusu çok merak ediyorum. Siz de merak etmiyor musunuz?
"Leylim - leylim
Ayvalar, nar olanda
Sen bana yar olanda.
Belalı başımıza
Dünyalar dar olanda."

17 Eylül 2013 Salı

ÜLKEM İÇİN

















ÜLKEM İÇİN

Bana ellerini ver.
Dağların kokusu,
nergizler ve
kar ile doldurayım.
Bana, Godot' u beklerken aklaşan gözlerini ver.
Şehitlerin al kanı
Zaferin ve yenilginin renkleri ile
doldurayım.
Bana kulaklarını ver.
kurşun sesleri,
yiğitlerin öldürülmeleri anındaki çığlıkları,
Ve ülkemin sevilen "Newroz" şiirleri ile doldurayım.
Bana burnunu ver.
Atom, siyanür
Kokmuş çocuk cesetleri
öldürülen martıların
ve yakılan ağaçların kokuları ile doldurayım.
..............................................
..............................................
                   Venus Faiq
                   Hollandacadan çeviri: Aydın Yılmaz



10 Eylül 2013 Salı

ACI



ACI


İki kadın,
Biri Türk,
Biri Kürt,
Zeliha birinin,
Şirin diğerinin adı,
İkisi de ana.
Yoksulluklarının payına,
"Vatan-millet-sakarya,"
Dağ başlarında,
Yok yere,
Yitirmek düştü yiğitlerini,
Yıllar yılı,
Yitirdiklerini bilseler de gözlerinin bebeklerini,
Şehriyeli nefis pilavını, bir bardak fazla yapar Zeliha ana.
Ve sahandaki mis kokulu tereyağına, iki yumurta daha kırar Şirin ana.
Olur à  yiğitleri gelir diye...


Amsterdam, 10 Eylül 2013



CHARLOTTE CAFE Annem, bildim bileli hasta, ömrü böyle geçti diyebilirim. Lakin bu kez hayli ilerlemiş olan yaşı ile artık uzatmaları oynuyo...