14 Şubat 2014 Cuma

DENGBEJ







DENGBEJ

         O nazik seksenli yaşların son çilelerini itina ile damıtıp, bugüne değin çektiklerime, bu yenileri de bir bir ilave ederek kendimce ilerliyorum.  İlerliyorum derken, bildiğiniz gibi, biz yaşlılar için zaman, her ne hikmetse çok daha çabuk geçiyor. Son demlerini yaşayan  ömrümün, sanki yaşlılığımda, bir an evvel bir yerlere gitmek istercesine, dizginsiz, daha bir acelesi var gibi. Bin bir güçlüklerle de olsa, bu saatten sonra yaşadığın her günü, kar hanesine yazmak gerekir. Hiç bir evresinde, hangi koşullarda olursa olsun, bütün varlığımızla canımızı dişimize takarak dört elle tutunmaya çalıştığımız  hayat, vazgeçilemeyecek kadar güzel ve bir o kadar da anlamlı. Şimdilerde ; hani hiç bir beşere zarar vermeden, kimselerin yolunmuş-yumurta vermeyen tavuğuna dahi kış demeden, insanlığa yararlı bir birey olmaya çaba gösteriyoruz.
İç Anadolunun bozkır coğrafyasında, namım dört bir yana "dengbej" olarak yayıldı. Yediden yetmişe herkesin Dengbej teyzesiyim ben. Oldukça hissiyatlı yüreğime onulmaz bir ağırlık çökmeye görsün, her defasında, saatlerce durmaksızın sözleri bana ait olan "kılamlarımı-türkülerimi" kürtçede seslendiririm. Nedendir bilemiyorum ama kendimi her ne zaman iyi hissettiğimde, neşem bir tik yükseklerde seyrettiğinde de, türkçe türküler söylüyor ve ardından da yaşlı bedenimi bütünü ile rahatlamış hissediyorum. Dinleyenler yanık sesimin güzel, kılamlarımın sözlerinin içeriklerinin ise anlamlı olduğunu söylüyorlar. İnsanların bu denli etkilendiklerine tanıklık edince, haliyle ben de, mütevaziliğimi hafiften kenara itip, aynı kanıya varıyorum. Ses ve sözün birleşimi olan dengbejlik, asırlardır var olagelen bir sözlü sanat biçimi. Atalarımız yazmak yerine edebiyat, tarih, tiyatro ve müziği de içeren bu sanatı asırlar boyu dilden dile saatlerce, günlerce tarihin bu söz hamalları sayesinde birbirlerine aktararak, günümüze değin taşımışlar. Dilimizin, kültürümüzün, ananelerimizin ve benliğimizin üzerindeki her daim var olagelen yoğun baskı, bizi bu yolla, değerlerimizi bir sonraki kuşaklara taşımaya zorlamış. "Her iyilikten bir maraz doğar" diyeceğim ama değil tabi, bu durumda bunun tersini söylemek gerekir. Bu kutsal görevde, değerlerimizin yok olmaması adına, benim de olanca sevgimle taşıdığım bu aşk yükünün kalıcı kılınması anlamında, bir katkım olmuşsa, kendimi pek bahtiyar hissedeceğim.
         Rahmete eren babam Çanakkale şehidi. O da dengbejdi. Babamdan bana yadigar kalan dengbejlik oldu. Siyah-beyaz, askeri üniformalı, soluk yüzü, düzgün burnu ve büyükçe kulaklarının yer aldığı, yıllar yılı, bana kalan bu hatırayı, hiç hatırlamadığım babamın bu resmini, itina ile her daim yanımda saklıyorum. Babamın ölümünden sonra sağ kalan, arkadaşlarını sık sık annemle evimize davet edip, büyük ikramlarda bulunarak, o gün sanki babam gelmiş gibi mutluluk içinde, onlardan O'nun gösterdiği kahramanlıkları, dürüstlüğünü ve iyi olan insanlığını yıllarca dinledik. Her anlatımın, tek tek hecelerinde, kelimelerinde, cümlelerinde, anlatanın soluklanmasında ve söze tekrar başlamasının, o bekleme anlarında mutlu olduk, göz yaşlarına boğulduk, gururlandık, başımız dikeldi ve göklere erdi, mest olduk.
         Mensubu olduğum aşiretimin her bireyi oldukça akıllı ve aynı zamanda da şairdir. Genç kızlığımda aşiretimin en yakışıklı delikanlısına deliler gibi aşık oldum. Kıyıda köşede de olsa sevdiğimle, aşkımı bütün hücrelerime kadar doya doya yaşadım. Ve aşkımın bulutlarda gezinen, mutlu kadını oldum. Bir oğlum oldu. Oğlumuz ilkokula daha yeni başlamıştı ki, dünyalar kadar sevdiğim, beni her daim yıldızlara oturtup seyreden gönlümün yegane delikanlısını, yoluna canımı hiç çekinmeden vereceğim kocamı bir trafik kazasında kaybettim. O gün bu gündür ağıtlar yakıyor, destanlar diziyor, sevdiğime yanıyorum. Dengbejliğimde o andan itibaren başladı. Sevgimi, aşkımı, tutkumu ve O'nun yüreğimdeki yerini yüzlerce kılamla-stranla, büyük bir keder ve gözlerimden boncuk boncuk akan göz yaşları ile dile getirmeye çalıştım.
         Diyaribekir' de ve diğer diyarlarda bilinen o kadar çok dengbej var ki: bunlar sayılmakla bitmez. Ayşe Şan, Gule Pere, Evdale Zeynike, Karapete Xaço, Hüseyne Fari, Mehemmed Arif Cizrawi, Fakiye Teyra, Dengbejler Şahı Şakiro, Xale Cemili ve Meryem Xan bunlardan bir kaçıdır. Dünyadaki en büyük dengbej ise bu işi yazılı olarak yapmış olan Homeros ve bizim topraklarımızda ise, büyük usta, büyük anlatıcı, efsane yazarımız Yaşar Kemal'dir.
         Yanılmıyorsam, bir oğlumun olduğunu söylemiştim. Epeyce bir zaman önce, evlendi, barklandı ve çoluk çocuğa karıştı. Ayda yılda bir de olsa torunlarımın elinden tutup, ziyaretime geliyor. Sağ olsun evinde ve çocuklarının başında kalsın. Varsa başkaca yaşanacak günüm, ayım ya da yılım, mevlam alıp O' nun ömrüne katsın.
         "Dertli halanız der dertli başım,
         Felek dindirmedi gözümdeki yaşım.
         Ne bacım var, ne de kardeşim,
         Neye yarar bundan sonra, felek olsa arkadaşım!"
         Kimseden hayır yok. Kimselere bir gram dahi yük olmadan, gözlerimi kapatıp, bu dünyadan elimi eteğimi huzurla çekersem, benden daha mutlusu olmayacaktır.
Ben bütün Türkiye' nin annesiyim. Anneliğin ayrısı gayrısı olmaz. Dünyanın kimseye kalmayacağını biliyoruz. İsa' ya, Muhammed' e, Heyber kalesi' nin kapısını kıran Ali`ye dahi kalmadı. Derim ki; ölüm denilen kalleş satın alınabilseydi, bunu en önce Nemrut alırdı. İnsanlık adına, ölümün çaresini bulmaya hayatını adayan, Lokman Hekim ölmedi mi? Bana kefen giydiren iki ameliyat geçirdim. Dünya gelip geçici bir mekan, kimselerin meydanı değildir. Burada herkes misafir.
         Bazı zamanlar kendi kendime derinlere dalıp, düşünedururken; Diyaribekir, Adıyaman şehri, Haymana, Bala, Bismil, Kızıltepe' nin bağı, bahçesi, bostanları, gülü, dikenleri kül olup yansa neyim var içinde diye de, kahırlanmıyor değilim. Yalan dünyanın Sultanının payitahtı yansa neyim var ki içinde. Amerika' nin dolarları, Almanya' nın  yeşil markları yansa neyim var içinde. Yetimlerin deresi, fakirlerin kulübesi yansa neyim var içinde. Demem o ki kurban olurum ben toprağımızdaki mezarlıklara. Son sahip olduğumuz yer burası, bitiş noktası da burası.
         Gün yine akşam oldu. Karanlık kabus gibi çöktü. Ve ben kendimi bu kadar akıllı görsem de, yine kalakaldım bir başıma. İnsafsız felek kırdı kanatlarımı. Düştüm, yuvarlandım en aşağılara. Tutunacak dal olmadı. Yaraların, dertlerin yatağıyım ben. Bir güne bir gün al bir fistan giyip, güzelliğimle salınmadım. Var olduğum günden bu yana payıma hep utandıran yoksulluk, sıkıntı ve dertler düştü. Mevlam sevdiceğime doyamadan acele ile aldı elimden. Allah, bedenimi kimselere yük kılmasın, en büyük dileğim bu.
         Atalarımızın yerden göğe kadar hakkı var:  "Hafif akıl yüklerin en ağırıdır" demekle. Akıl her insanda olan bir şey değildir. Tanrı insanların, akıllıların, şairlerin kafalarına zihinlerini koyarken çok didinip, çabaladı. İnsan zekasını gökyüzündeki yıldızların ışıklarından, kar ve yağmurun nazlıca dans ederek yeryüzüne düşerken çıkardığı seslerden, kınalı kekliklerin kırda, bayırda birbirleriyle aşk dilinde ötüşlerinden, bahar güllerinin tomurcuklarının çatlamasından, reyhan ve çiçeklerin kokularından, arıların alımlı çiçeklere konmaları esnasındaki vızıltılarından kış aylarının kar ve yağmurundan derleyip toparladı. Akıllı olmak her insanın harcı değildir. Her benim diyen kelimeleri bir araya getirip, insan ruhunu, sevgilinin al yanağını okşarcasına, bahar renkleriyle dolu ipek kumaşları serer gibi sunamaz.
         Dünyanın en kutsal sanatlarından olan dengbejlik de, tarihin karanlıklarına gömülmek üzere. Şunun şurasında, bu geleneği günümüzde sürdüren üç beş kişi kaldı. Dengbejlik de tıpkı Hasankeyf gibi yok olup, gidecek. Binlerce yıldır sazsız, notasız, yazısız ve çiziksiz olarak büyük bir kültür mirasını taşıyan gelenek ortadan yok olup, gidecek, diğer bütün güzellikler gibi. Dert kutusu olan ve sizden kapağının açılmasını istemeyen bu dengbej anneniz, teyzeniz olan ben de yok olup, gideceğim. Sizler, güzellikler ile her daim var olun.


Amsterdam, 14 Şubat 2014


CHARLOTTE CAFE Annem, bildim bileli hasta, ömrü böyle geçti diyebilirim. Lakin bu kez hayli ilerlemiş olan yaşı ile artık uzatmaları oynuyo...