Vondelpark
YAZ
“………………………………………………
Isınsa, iyice ısınsa ortalık ama,
Hele geceler.
Bıktım usandım üşümekten.
Rüyalarımda Afrika'ya gidiyorum.
Cezayir'deydim bir sefer.
Sıcaktı.
Alnımı bir kurşun deldi,
bütün kanım aktı,
ama ölmedim.
……………………………………………….
N. Hikmet
Gözlerimiz yollarda
kaldı. Gelmek nedir bilmedi yaz. Isınsa havalar, şu yaşlanmaya yüz tutan
kırılgan kemiklerimiz de ısınsa, ama küskün yaz bu yıl gelecek gibi değil.
Nazın bini bir para. Dünyanın paslı çivisi hepten çıktı yerinden. Amsterdam’da
güneş “mah cemalini” hafiften de olsa göstermeye görsün, buraların insanının
çehresinde; anında, tarifi zor, gökyüzüne doğru büyükçe bal tatlısı bir eğri.
Boncuk gözler cıvıl cıvıl. Cafè terasları alabildiğine dolu. Gençler yüzlerini
güneşe dönüp, mavi, yeşil, ela ve kestane gözlerini kırpıştırıp, altın saçlı
kızlar etrafındakilere aldırmaksızın biçimli bacaklarını yakmak amacı ile
eteklerini biraz daha yukarılara çekiştiriyorlar.
Memleketime de yaz
geldi, deniyor. Hem de kavuran cinsinden. Lakin insanların teraslarda oturup,
köpüklü biralar içeceği, genç kızların eteklerini biraz daha yukarı doğru
kaldıracağı türden bir yaz değil bu elbette. Kış ve zifiri karanlığın kol kola
girip, yeniden sökün ettiği bir yaz.
Her gün yürek yakan
ölüm haberleri geliyor memleketimden! Yine karın ağrısı; "Vatan, Millet,
Sakarya" ve gırla mugalata!
Güneş, yüzünü bugün tesadüfen gösterince, bendeniz de
soluğu dışarıda aldım. Çok sıcak değil, ılık, ürpertmeyen bir hava. Geldiğim
park, “ana baba günü” gibi cıvıl cıvıl. Her renk, ırk ve ülkeden çocuklar
koşturuyor, bağıra çağıra oynuyorlar. Amsterdam’da kocaman bir gölü şefkatli
kolları ile oğul-kız gibi kucaklayıp boynundan öpen, kocaman anne bir park
burası. Adını ünlü şair ve
tiyatro yazarı Joost van den Vondel’dan alan Vondelpark. Sokaklara, köprülere,
yollara ve binalara, kendilerinin ve dünyadaki şairlerin, yazarların,
müzisyenlerin, sanatçıların ve bilim
adamlarının isimleri veriliyor, bu parkta olduğu gibi. Böylelikle dünya
insanlığına büyük hizmetlerde bulunanlar ölümsüzleştirilip, bir nebze de olsa
vefa borçları ödeniyor.
Sus pus edilen
insanlar oldu yine ve şimdilerde zebaniler tarafından acımasızca konuşturulan;
çirkin silahlar, tanklar, tüfekler, bombalar, savaş uçaklarıdır bir kez daha!
Yıllardır istemim dışında uzağında olduğum memleketimdeki
gibi, isimleri duyulduğunda insanların beyinlerinde travmalara yol açan,
katillerin, katliamcıların, canilerin, diktatörlerin ve işkencecilerin isimleri
verilmiyor bu güzelim yaşam alanlarına. İnsanlıktan nasibini iğne ucu kadar
alamayan zalimlerin isimleri verilerek, nihayetinde yok olup, gittikten sonra
da yaşatılıp, ödüllendirilip, yeni rütbeler takılmaya layık görülmüyor, bu kanlı ellere sahip kişilikler.
Ve memleketimin dört bir yanına kapakları sıkı sıkıya
çivilenmiş tabutlarda gencecik fakir-fukara çocuklarının parçalanmış cesetleri,
mektup misali yollanmaya başladı yine!
Vondelpark, Amsterdam şehrinin göbeğinde, şehrin
akciğeri görevini gören, şipşirin bir rekreasyon alanı. Ah… Ne siz sorun, ne de
ben söyleyeyim ama sözünü ettiğimiz o havalar ısınmaya görsün, binlerce insan
bisikletlerine, beyaz yeleli kır atlara atladığı gibi, sevgililer, yaşlılar,
engelliler, çoluk çocuk ve o an zamanı imkan veren herkes buraya doluşuyor,
oturuyor kalkıyor, dolaşıyor, spor yapıyor, cafèlerde oturup, kahve, çay, lal
şaraplarını ve köpüklü biralarını yudumluyorlar. 1864 da hizmete giren park,
1996 yılından bu yana da, aynı zamanda bir sit alanı.
Göl hafif dalgalı. Kuğular ve yüzlerce ördek
yüzüyorlar. Göle dalan yeşil başlı ördeklerde bir telaş sezilse de, kuğular
gayet relaks, acelesiz ve güvenle su yüzeyinde aheste aheste süzülüyorlar.
Büyük çoğunluğu kırsal kesimden olan, gün yüzü
görmeyen gençlerin anneleri yine bir hiç uğruna kırdırılan evlatlarına yürek
dağlayan ağıtlar yakıp, feryatlarla ağlıyorlar yine! Madalyalar ile
ödüllendirilmeye başlandı yoksullar sil baştan!
Karşıdan gelen kar beyazı kuğu süzüledururken, yarım
metre ilerisindeki kuğuya kur yapıyor. Upuzun kıvrık boynunun bitimindeki
biçimli gagalı kafasını sallıyor, dikkatini cezp etmeye çalışıyor ve olmadı
biraz daha hızlanıp, gagası ile arkadaşını sırtından dürtüyor. Suda bir
dalgalanma oldu. Gölün kenarındaki yedi yaşlarındaki çikolata renkli, kıvırcık
saçlı kızın attığı ekmek parçası gelip, kur yapan kuğunun önüne düştü. Kuğu
ekmeği kaptığı gibi, bir iki kulaç atarak arkadaşının yanına ulaştı. Ekmeği
paylaşan iki sevgili uzun bükük boyunları ile büyükçe muhteşem bir kalp
oluşturdular.
Daha çok genç can versin diye yapılan bombalara,
duvarları dahi delen yüzlerce bilyeyi yapılan düzeneklere koymaya başladılar
tekrar! Silah tüccarları daha çok kazanır oldu, rant çevreleri paralarını
saklamak için yen zulalar arar oldular!
Kuğular kursaklarında, verdiği ekmeğin yenmesi ile
mutlu olan, annesine mutluluk ile koşan kıvırcık saçlı çikolata kız için
yaptıkları gösteriyi sonlandırıp, ayrıldılar. Aceleleri yoktu. Uzaklardan
görünmez iplerle su yüzeyinde çekiliyorlarmış gibi süzülmeye devam ettiler.
Güneş her renge boyadığı dalgalı saçlarını Vondelpark’ın sularında yıkadı.
Din adına Huri ve Nuriler verme kampanyaları başlatan,
pis sakallı, kara giyimli, kara beyinli iğrenç yaratıklar dolaşır oldu,
insanlarımız arasında!
Ilıdı, biraz da olsa ısındı havalar. Huzur ve güven içinde insanlar. Görünümleri ve giyimleri
güzel insanlar dolaşıyor Vondelpark’ta. Sorunlar yok değil elbette. Bir cennet
de değil, lakin sorunların giderilmesi adına en küçük detaylar da düşünülmemiş
değil. Isınmak gayesi ile Cezayir’e gitmeye gerek yok. Cezayir’in sıcağı da,
dünyadaki islam adı altında hüküm süren, diğer ülkelerde olduğu gibi sıcak
değil ve rüyalarda dahi pamuk bulutçuklara binip, bu Afrika ülkesine gitmeye
değmez artık.
Ve memleketimde
alınları delen kurşunlar, fakir-fukaraların bütün kanını akıtıp, öldürüyor
yine. Savaş uçakları kan kusmaya başladı yeniden. En "güzel şiir olan
barış" okunmaz oldu hepten!
Isınsa, memleketimin
insanlarının yürekleri iyice ısınsa. “Gayrık yeter.” Yaz gelsin, günlük
güneşlik olsun artık.
Vondelpark’a alaca
bir karanlık inmeye başladı. Kuğular, ördekler, eteklerini yukarılara
çekiştiren sarı saçlı kızlar, eteklerini eski konumlarına getirip, evlerinin
yolunu tutmaya başladılar. Göl ve park, ana oğul-kız baş başa kaldı. Gölün
yüzeyine konan yağmur damlaları, var olan dalgalara küçük dairecikler ekledi.
Amsterdam, 26 Temmuz 2015