KURTLU KIRMIZI ELMA
Cam
kırıkları ile dopdolu, acılara gark olmuş olsa da, yüreklerimizi; pür telaş süt
beyaz bir güvercin edası ile kanat çırpıp, pır pır ettiren, alıp verdiğimiz
nefes değildir aslında. Kalplerimizdeki asıl depremleri oluşturan, kana kana
yudumladığımız ve zelal bir pınar suyu misali doymak nedir bilmediğimiz, O bal
gözlü sevgiliye duyduğumuz devasa büyüklükteki aşkın kendisidir. Ve yine
tarifsiz hazdaki o güzelim aşktır ki, kalbimizi Anadolu’lu Karacaoğlan’ın
sazının telleri gibi coşku ile titretenin de, sevdadan başkası olmadığıdır.
Nasıl da ince, inim inim bir sızıdır aşk.
Alıp götürür, pamuk öbekleri bulutlarda kanatlandırır, uzun uzadıya gezdirir.
Sonrasında yumuşacık bir inişle tekrar ayaklarınızı toprağa değdirir. Bizden
öncekiler “ateşten bir gömlek” olduğunu söylemişler. Aşkı iliklerine kadar
yaşayan elbette böyle olduğunu görür ve kabullenir. O anı, kişiyi, bakışı,
edayı, nazı veya buna önayak olacak bir hareketi karşılaştığın kişide görmeye
gör, bütün bedenini bundan sonrasında yakıp, kavuracak olan, kendini elinden çekip
alamayacağın söz konusu ateşten gömleği üzerine giydiğin an olur.
Duydunuz mu? Minik, hem de minnacık bir serçe öttü. Yağmur sonrası
yumuşak topraktan kıvrım kıvrım çıkan
solucanı kaptığı gibi yuvasındaki yavrularına koşturdu. Yuvada alabildiğine
bir hengame, telaş. Cik cik de cik cik. Solucan da, serçe de birer canlı, onlar
dünyaya ait ve dünya da onlara. Yalvarırım kulak vermeye devam edin,
dillendirilmeye çalıştığı aşkı siz de dinliyor olacaksınız.
Efil
efil esen rüzgarın ardından, çisil çisil yağan yağmur çiçek tarlasındaki bütün gülleri boncuk boncuk ıslattı. Binlerce gül arasında boy veren deve dikeni de ıslandı, yağmur damlaları dikenlerde asılı kaldı. Aynı kaderi
ertesi gün bıçkınlanan güllerle deve dikeni de yaşadı ve onların arasında kayboldu. İhale usulu ile tesadüfen satın alındığı güllerle birlikte deve dikenini de gören çiçek dükkanın sahibi Rıfkı,
diken deyip atmak yerine, onda ayrıksı bir güzellik buldu. Deve dikenini kırmızı
güllerin arasına karıştırıp bir buket yaptı. Çok geçmeden eşi Birgül Hanıma
yirmi gül sunmak isteyen Erol Bey tezgahtaki deve dikenli buketi ilginç bulup, gülleri aldı.
Erol Bey evinin kapısını tıklattı, karşısında yirmi gülü gören Birgül Hanımın
çehresinde alabildiğine tatlılıkta bir gülümseme, hiç gitmeyecek gibi gelip yerleşti. Birgül Hanım
arasında deve dikenin saklı olduğu güllerle Erol Beye sarıldı. Kapı aralığında
uzun uzadıya öpüştüler. Evlerine aşk gelip baş köşeye bağdaş kurdu. Güller arasında saklı deve
dikeni dünyaya aitti ve dünya da O’na.
Boğumlu
bedeni ile tırtıl, bu isim altındaki kimliği ile zerdali ağacının kıvrımlı
dalında son adımlarını atıyor. Maviş bir kelebeğe dönüşmesine ramak kaldı.
Kanatlarının güzelliği evrene tarifsiz bir güzellik katacak. Doğa maviş kelebek
ile dengesini bulduğu bütünlüğüne kavuşacak. Evren bir aşk daha çoğalacak.
Kelebeğin kanatlarının maviliğinde denizi, gökyüzünü ve aşkı göreceksiniz. Pır
pır edip, yaşayacağı topu topu iki ya da üç gün. Yeni yeşilimsi veya sarımtırak
boğumlu tırtıllar kelebeklere dönüşecek. Korkumuz olmasın, aşk bütün güzelliği
ile sürekliliğini devam ettirecek. Kelebek dünyaya ait ve dünya da O’na.
Sevdanın ömrü kelebeğin ömrü kadar olmayacak, nöbeti başka kelebekler devir
alacak. Evren yeni kelebek kanatları ile yeniden renklenecek.
Minnacık bir kurtçuk direngen mücadelesinin sonunda Memo’nun bahçesinde
karısı Sultan’ın dört gözle kızarmasını beklediği ve sonrasında dalından
koparıp, gül desenli fistanının eteği ile silip, iştahla ısıracağı elmanın
kabuğunu nihayet deldi. Derin bir nefes aldı, ardından aheste aheste elmanın
kalbine doğru tekrar yol aldı. Al elmayı yuvası eyledi. Al elma hayli albenili,
ateş kızıllığında aşkı çağrıştırıyor. Sultan “gayrık yeter” beklediğim deyip,
bütün kızıllığı ile kopardı O’nu sımsıkı tutunduğu daldan. Elma Sultan’ın
fistanın gülleri ile cebelleşmesinin ardından, bir parça halinde ve
beraberindeki kurtçuk ile üst üste beyaz ve sert kemik benzeri cisimlerden
darbeler aldı. Birlikte ezik, büzük, biçare yuvarlandılar Sultan’ın iç
organlarından oluşan, bir bilinmeze kör ve ıslak bir karanlığa doğru. Elma
tatlı, kırmızı ve belki de kurtçuk ile daha bir lezzetliydi. Kızıllığında aşk
vardı. "Al elma, gönül alma." Kurtçuk dünyaya aitti ve dünya da O'na,
ama bu kerteye kadar.
Dışarıda hafiften çıkan rüzgar, çok geçmeden sökün edecek yağmurun
habercisi. Bahçede bulunan zerdali, iğde, dut, kiraz, nar, elma ve erik
ağaçlarındaki bütün yapraklar, defalarca hışırtılı bir gürültü dahilinde
sallandı. Karanlık iyiden iyiye çöktü. Uyku vakti gelip, çattı. Aşk zamanıydı
şimdi. Memo pembe boyalı yatak odasının lambasını söndürdü. Sultan çoktan kızıl
elmayı sildiği güllü fistanını çıkarmış, soyunup ilk günün heyecanı ile yatakta
kocasını bekliyordu. Yıllarca birbirlerinden uzak kalmışlar gibi, büyük bir
özlemle sevişmeye başladılar. Loş karanlıkta, kuş tüyü yorganın altında, ikisi
kıllı dört adet el şehvetle iki ayrı bedenin dört bir yanında hızla dolandı.
Bir anda Memo’nun karanlığından, Sultan’ın karanlığına milyonlarca sperm
ulaştı. Maratonu sadece farklı olmak gayesi ile bir buket çiçek alan spermcik
kazandı. Yağmur damlaları hızla art arda cama vurmaya başladı. İki yorgun beden
tatlı ürpertilerle sırt üstü yan yana düştü. Ve geçen günlerin ardından
şampiyon spermcik, mis kokulu çiçek buketinin sunumundan sonra, Sultan’ın
karanlığındaki yumurtalardan birine aşık olup, O'nunla sımsıkı kucaklaştı.
Küçücük bir embriyo oluştu. Bu mucizevi oluşumda dillere destan bir aşk vardı. Embriyo dünyaya aitti, dünya da O’na. Dokuz ay ve dokuz günlük zorunlu bir evrenin ardından, berrak bir su damlası güzelliğinde gök gözlü bir kızları oldu ve adını "Sevda" koydular.
Bir kez
daha yineleyecek olursak, sol göğsümüzün altındaki kızıl elmanın narin tellerini
titreten, aldığımız nefes değil. Kalbinize konçertolar çaldıran sevgiliye
duyduğumuz aşktır. Kalbimizde depremler oluyor. Ve karnımızda tırtıl olmayı
geride bırakan maviş, pembiş, zümrüt ve yakut bi dolu kelebek uçuşuyor.
Kurtçuklar elmaların içinde dolanıyor, tırtıllar yeni kelebeklere dönüşüyor,
spermler nemli karanlılarda yol alıyorlar, dünya dönüyor ve aşk olanca tadı ile
devam ediyor.
Amsterdam, 10 Mayıs 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder