BULGUR PİLAVI
Yaşadığımız gezegenin şekli, mah cemali ve de şemalı
hakkında, uzun bir zaman öncesine kadar bir hayli yanılgılar yaşandı.
Yapılagelen uzun araştırmaların ardından Dünyanın en nihayetinde, çocukların
sokaklarda, ardında belirli kurallar dahilinde kan ter içinde koşuşturdukları
meşin top misali yuvarlak olduğunda karar kılındı. Bilindiği üzere, bilimden
zerre kadar nasiplenmeyi haram sayan gerici, karanlık ve yobaz kişilikler, bilim
adamlarının bu oldukça uzun ve yorucu çalışmalarının sonucunda, vardıkları
tespitlerin her zaman karşısında yer aldılar. İnsanlık üzerinde yaşamlarını
idame ettikleri bu gezegene, bizim diyarımızda Dünya adını verseler de,
serpiştirildikleri diğer yerlerde, söz konusu aynı yuvarlağı kastederek kendi
dillerine uygun, birbirlerinden farklı isimlendirdiler. Bu gezegenin gerçekten
yuvarlak olup olmadığını bir de çok uzaklardan kuş bakışı bakıp, görmek
isteyen, teknik olarak ileri, varsıl ülkelerin bilim adamları, kar beyazı garip
elbiseler giyip, diğer komşu gezegenlere doğru çeşitli seyahatler düzenlediler.
Aya ve diğer gezegenlere giden astronot ve
kozmonotlar, bu zorlu yolculuğa daha çıkmadan önce, bir yol uğrak verdikleri Büyük
Camili Köyü’nde, tereyağlı bulgur pilavının çok güzel yapıldığı duyumunu
almışlardı. Gidecekleri uzak diyarlarda, duyacakları açlık hissini göz önünde
bulundurduklarından, kendilerini tok tutacak farklı bir tad için her defasında
bu uzun, hızlı ve boşluğa doğru olan belirsizliğin diz boyu olduğu yolculuğa
çıkmadan önce, yollarını bu köye düşürdüler. Buradaki köylü Kürt kadınlarını
bir araya toplayıp, onlardan meşhur bulgur pilavının en güzel nasıl
pişirileceği konusunda uzun uzadıya tarifler aldılar. Camili’li kadınlar ise
görmeye pek alışık olmadıkları bu sevimli, sarışın, uzun boylu, genç, yeşil
veya mavi gözlü adamları doğrusu çok sevdiler. Kendi oğullarına sarılır gibi
onları kucaklayıp, bağırlarına bastılar. Ellerini tombul göbeklerinde
kenetleyip, kısa boyları ile kafalarını yukarılara doğru kaldırıp, bu yeşil
veya mavi gözlerle buluştular. Horozlar ve kazlar kesip, misafirlerini en iyi
şekilde ağırladılar. Kimileri kızlarını dahi verip, kendilerine damat etmek
istedilerse de, bu istemleri ne yazıktır ki, sevimli de olsalar, bu misafirleri
tarafından kabul görmedi. Camili’li kadınlar yüreklerinde duydukları acımtırak
burukluğa rağmen, damat adaylıklarını kabul etmeyen bu uzun yolun yolcularına,
çarşaf gibi açtıkları taze yufka ekmekten, tereyağı ve bulgurdan yolluk olarak
koydular. Artlarından kovalar dolusu su döküp, ellerini açıp bildikleri bütün
duaları mırıldandılar. Elbette ekmek, tereyağı ve de bulgura karşılık verilen
parayı da almayıp, İç Anadolu’nun bozkırında kendilerince temsil etmeye
çalıştıkları Kürt kadınlarının, gönüllerinin hoşluğunu, bolluğunu, misafirperverliklerini
ve asaletlerini de ortaya koymaktan geri kalmadılar.
Malum yolculuğun ardından, geldikleri gezegenin geniş teras
katına çıkıldıktan sonra, büyük bir açlık hissi duyan astronot ve de
kozmonotlar, Camili Köyü’nde gördükleri gibi bir yer sofra kurup, bağdaş kurup oturdular.
Aldıkları tarife göre pişirdikleri bulgur pilavını, serdikleri yufka ekmeğin
üzerine özenle döktüler. Soğanlarını yumruklayıp, burcu burcu kokan yemeklerine
kopardıkları ekmeklerini bandırdılar. Bulundukları gezegenin terasından
baktıklarında, bir kez daha çok ileride bir yerlerde beliren, zorluklar ile
dolu uzun bir yolculuğun akabinde geldikleri gezegenlerinin, gerçekten yuvarlak
olduğuna kendi gözleri ile tanık oldular. Soğanların cücükleri üzerinde kavga
etmek istemeyen astronot ve kozmonotlar her biri kendisi için birer soğan
yumruklayıp, pilavlarını büyük bir iştah ile yediler. Ardından da nar kırmızısı
çaylarını yudumlayıp, dinlenmeye geçtiler.
Evet, görünen o ki, söylenildiği gibi Dünya
yuvarlaktı. Bu kürenin üzerinde başka benzeri bir yuvarlağı, meşin topunu
koşturan çocukların yanı sıra, binlerce yıldır birbirlerinin köklerini kazımak
isteyen, ileri yaştakiler de her daim var olageldi. Camili’li Kürt kadınlarının
da yer aldığı, yaşadığımız gezegen üzerinde bulunanlar, sürekli ellerine birer
tebeşir alıp, sek sek oynayacaklarmış gibi yer yüzünde çizikler oluşturup, çoğu
zaman kargacık burgacık olan bu alanları, olanca zorbalıklarını hoyratça ortaya
koyup, kendi parselleri, kendi ülkeleri olarak ilan ettiler. Kendilerinin şeytan dairelerini oluşturdular. Aralarındaki
ayrışmayı daha da ileri götürmek gayesi ile dillerini, kültürlerini, ruh
hallerini, inançlarını, giyimlerini, gelenek ve göreneklerini dahi farklı
kıldılar. İnsanlar insanlardan korunmak amacı ile aralarına kendi boylarını
aşan duvarlar, setler, yüksek burçlu kaleler inşa edip, mayınlı araziler
oluşturdular. Daha sonraları da, tebeşirler ile çizdikleri alanlarına, kimi
zaman dinlerini daha geniş bir coğrafyaya yaymak adı altında, kimi zaman da var
olan topraklarına yenilerini katmak, diğer yerlerdeki yeraltı ve yer üstü
zenginliklerinden faydalanmak istediler. Daha da ileri giderek başka insanları
köleleştirip, kendi çıkarları uğruna çalıştırdılar. İstila ettikleri ülkelerin
insanlarını günümüzde de vuku bulan büyük vahşetlerle kellelerini, çoğu zaman
dini söylem içerikli barbar bağrışlarla bedenlerinden kopardılar. Yüzlerce yıl
önceleri yapılanlar, ne yazık ki gelinen bu zaman biriminde yeniden ve daha da
canice yapılır oldu. Birileri de kendi çıkarları doğrultusunda bu akıl almaz
vahşetleri yapan canavarları besleyip, yön verir oldular.
Astronotlar ve kozmonotlar uzaktan seyreyledikleri, geldikleri
yuvarlakta gayri insaniliğin artık diz boyunu çoktan aşıp, boğazlarına değin yükseldiğini
ve de neredeyse insanlığı boğacağını gözlemlediklerinden, onların bilim
aydınlığı ile dolu, ıpışıl yürekleri üzüntüye gark oldu. Sonrasında, o insanı yelkenlerini
indiren derin hüzünlerini bir tarafa bırakıp, kendilerine büyük bir
misafirperverlik gösteren, yolluk olarak azıklar koyan ve yollarını dört gözle
bekleyen, kısa boylu, tombul, saf ve doğal Camili'li kadınların gözleri değil
ama yürekleri ile göreceklerini bildiklerinden, yan yana dizilip, yüzlerinde
büyük gülümsemeler ile el salladılar. Yuvarlak olduğu kanıtlanan yer kürenin,
Dünya diye adlandırılan kısmında yer alan Camili’li kadınlar da eşarplarını
hafif aralayıp, yüzlerini boncuk mavisi gökyüzüne dönerek, bütün sevgileri ile
el salladılar. Dünya, yüzeyinde şu anlık var olmaya devam edene onca
olumsuzluğa karşın, kendi ritminde beklenen güzelliklere gebe, dönmeye devam ediyor, Camili Köyü’nde
çocuklar harman yerinde, kan ter içinde topun peşinde koşturuyorlar. Maçın
skorunu merak ediyorsanız, şimdilik 2-2 devam ediyor.
Amsterdam, 18 Ocak 2016